GENEL BİLGİLER

HEYKELTRAŞLIK EKOLU

Belkıs/Zeugma'yı Anadolu'daki pek çok antik kent içinde ön plana çıkaran bir çok özellik bulunuyor. Bu özelliklerden birisi kendine has özellikler taşıyan heykeltraşlık ekolüdür.Belkıs/Zeugma'da ele geçirilen heykeller, kabartmalar ve mezar stellerinde kendini gösteren bu ekole ait pek çok örneği Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli müzelerinde görmek mümkün.

DÜNYA REKORU: 100 BİN BULLA

Zeugma kazıları sırasında ortaya çıkarılan ve bu alanda bir “dünya rekoru” Gaziantep’e ve Türkiye’ye kazandıran “ bullalar” da Belkıs/Zeugma’yı eşsiz kılan özellikler arasında yer alıyor. Bulla mühür baskısı anlamına geliyor. Yani bir mektup , bir ferman , ya da paketi başka yerlere göndermek gerektiğinde , kapatılıp üzerine vurulan özel mühür baskı demek. Bu da Zeugma’nın devlet arşivinin günümüze yansıyan izleri sayılıyor. Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen bu önemli koleksiyondaki mühür baskılarının sayısı ekim ayı içerisinde bulunanlarla birlikte 100.000’i buluyor. Arkeoloji uzmanları bu rakamın “ Dünyada bir müze kayıtlarında bulunan en fazla bulla “ olduğunu belirtiyor. Pişmiş topraktan yapılan bu bullalar , üzerinde taşıdıkları son derece zengin tasvirler ile Belkıs/Zeugma’nın diğer antik kentlerle olan ilişkileri, dönemin ekonomik, sosyal ve dini hayatı üzerine benzersiz bilgiler edinmemizi sağlıyor.

ROMA’NIN 4.LEJYON BÖLGESİ

Zeugma’yı önemli antik kentler arasında farklı kılan diğer bir olay da Roma İmparatorluğu döneminde üslenmiş olan ve çoğunluğu Anadolulu askerlerden oluşan Scyhthica (İskitya ) Lejyonu’nun bu kentte bulunmasıdır. Bu lejyon Roma imparatorluğunun en önemli 4 kentinden biri konumundaydı. Kaynaklar bu garnizonun daha sonraları Romalı bir yapıya bürünüp “ IV.Lejyon “ adıyla Fırat kıyılarının koruması görevini üstlendiğini belirtiyor.

MOZAİKLER KENTİ ZEUGMA

Zeugma’nın asıl önemi, kazılarla ancak küçük bir bölümü ortaya çıkarılabilen Roma Villaları ve bu villaların tabanlarını süsleyen mozaiklerdir. Benzerleri Türkiye sınırları içerisinde sadece Ephesus (Efes) Antik kentinde görülen bu yamaç villaları arkeolojik açıdan büyük önem taşımaktadır. Sadece A bölgesi kazılarında gün ışığına çıkarılan mozaiklerin alanının 1000 metrekareyi bulması Zeugma’nın tam anlamıyla bir mozaik kenti olduğunu ortaya çıkarıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda uzmanlar Zeugma’daki kazıların tamamlanmasıyla Gaziantep Müzesi’nin dünyanın en büyük mozaik müzesi haline dönüşeceğini söylüyor. Yolların kesişme noktasında bulunması ve ticaret ve garnizon kenti olması Zeugma’yı sanatçıların gözünde çekici yapmış. Emekli olan subaylar bile kente yerleşmeye başlamışlar. Güvenli ve zengin bir kent olan Zeugma’ya dönemin en iyi sanatçıları akın etmeye başlamışlar. Böylelikle sanatçılar , kentte, günümüzde olaylar yaratan mozaikler, freskler ve heykeller bırakmışlardır. Zeugma çağımız yöneticilerinin nedenini bilmedikleri biçimde zenginleşirken, kültür ve güzel sanatlarda da gelişimini sürdürmüştür. Kentin hemen tam karşı kıyısında bulunan ve şimdi çoktan sular altında kalan Apameia kenti ise Helenistik çağdan sonra Zeugma’nın her alandaki rekabetine dayanamayınca terkedilmiştir. M.S.2.yüzyılda Zeugma’yı Apameia’ya bağlayan , ağaç kütüklerinden yapılmış salların oluşturduğu ahşap bir köprü bulunuyormuş. Zeugma’daki villa tipi yerleşimler , bu köprünün Fırat kıyısından başlayarak , batı yönünde yaklaşık 300- 350 metre yüksekliğindeki Belkıs Tepesi’nin üstündeki Akropolis’in eteklerine kadar ulaşmıştır. Yamaçların güney ve batı bölgesi nekropol (mezarlık) , doğu ve kuzeydoğu tarafı mahalleler, kuzey kesimi ise yönetsel bölümler ve lejyon bölgesiydi. Akropolis’in üzerinde ise Zeugma sikkelerinde sıkça rastlanan Tykhe (talih ve kader tanrıçası ) Tapınağı bulunmaktaydı. Zeugma’nın genel topoğrafik yapısı , tam bir yamaç kenti görünümündeydi. Helenistik dönemde başlayan villa geleneğine göre , yüksek ve manzaralı alanlar seçiliyordu. Roma dönemine gelince , yüksek yerlerde oturmak, asillere özgü bir tercih ve ayrıcalık olarak kabul edilmekteydi. nedenle kent ve villaları , arkasındaki tepelere doğru açılmış taraçalar üzerinde konumlandırılmıştı.

SANAT HARİKASI MOZAİKLER..

Bir mozaik panosunda çok değişik malzemenin kullanılması gerekiyor. Ancak gelişim süreci içinde ele alındığında yüzeydeki süsleme malzemesinin köklü değişiklikler geçirdiğini görüyoruz. Mozaikte ilkin süsleme unsuru olarak farklı renklerde ve çoğunlukla da siyah-beyaz çakıl taşları kullanılmıştır. Zaman içerisinde çakıl taşlarının çeşitli renklerde boyandığına tanık oluyoruz. Bu dönemde çakılların traşlanmış örneklerine de rastlanmıştır. Ancak taşların gerçek traşlanması “ Tesserae “ denilen teknik önce eski Yunan , sonraları da Roma mozaiklerinde kendini göstermiştir. Bu teknikte taşlar kübik, dörtgen ve üçgen prizmalar biçiminde önceden kesilip, hazırlanır. Ardından mozaik panosuna işlenirdi. Tesserae’nin keşfi mozaiği resimsel tarzda yapma arzusundan doğduğu sanılmaktadır. Antik çağın en önemli mozaikleri çakıl ve camdan yapılmış, Tesserae’lerden üretilmiştir. Taştan sonra en önemli mozaik süsleme malzemesi camdır. İlk kez M.Ö.3. ve 1.yy.’lar arasında Helenistik çağda görülmüş ve sanatçılara sınırsız bir renk kullanma olanağı vermiştir. Bu iki ana maddenin dışında mermer , kiremit parçaları , seramik Tesserae’ler , Terrekota parçalar ve nihayet altın ile gümüş kullanılmıştır. Bu son ikisi ilkin Romalılar tarafından uygulanmıştır. Altın Tesserae’lerin roma dönemine ait ilk örneklerine Antakya döşeme mozaiklerinde M.Ö. 300’lerden sonra görmekteyiz. Genç Hıristiyan ve Bizans mozaikleri döneminde altın Tesserae’lerin Tanrı ve İsa tasvirlerinde gümüş ise 2.derecede önemli kişilerde kullanılmıştır. Teknik ve malzemenin yanı sıra kullanılan harcın kendisi de büyük önem taşıyordu. Roma döneminde harç yüzeye iki üç kat oluşturacak şekilde ve Tesserae yüzeyi taşıyacak şekilde seriliyordu. Birinci kat harcın dibe çökmemesi için harç hamuru sık döşenmiş taşların üzerine çatlamaları önlemek amacıyla yerleştirilirdi. Yer mozaiklerinden başka duvar mozaikleri için de aynı uygulama dikkatle hazırlanır ve her durumda su geçirmeyen bir reçine ye da katran tabakası harçtan önce uygulanırdı. Ardından iki sıra kaba pürüzlü ve duvarın eklem yerlerinde çivilerle kuvvetlendirilmiş ikinci harç tabakası gelirdi. Üçüncü kat ise , oldukça koyu hazırlanmıştır. Ve yapıştırıcı olarak bileşiminde mermer tozu ve dövülmüş tuğla içermekteydi. Roma mozaikleri yapılış olarak ikiye ayrılabiliyor. Birincisi küçük küplerin yan yana konmasından meydana gelmiş Opustesselatum denilen tarz. Dörtgen ve prizmatik küplerden yapılmış olan desen çalışma bittiğinde değişik renklere boyanırdı. İkinci tekniğe ise Opusvermicilatum ya da minyatür mozaik deniyordu. Bu teknikte taşların doğal renkleri korunur ve küçük mozaik parçaları resmin gidişine göre dizilirdi. Ancak bu dizilme nedeni ile taşlar adeta bir solucan gibi uzayıp giderdi. Opusvermicilatum da zaten bu anlama gelmektedir.

ARES (MARS) HEYKELİ

Zeugmada bulunan bir diğer önemli buluntu da Roma dönemine ait 1,50 m boyunda bronz bir Mars heykeli. Eski Yunan’ da savaş tanrısı olan “Ares’ in Romalı karşılığı Mars heykelin ilk temizlik bakımını yapan arkeolog Fatma Bulgan’ a göre “Mars Roma’ da çok önemli bir tanrı. Bereketi ve gücü simgeliyor. Bilindiği gibi Mars savaşçı bir tanrı ve bu kararteriyle kente çok uyuyor. Ayrıca, Fırat kıyısında bereketli topraklar üzerinde kurulmuş bir kent. Bu nedenle Mars’ ın Zeugma için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Yaklaşık 1800 yıl toprağın altında kalan bronz heykelin üzerini sert bir kalker tabakası kaplamış. Bunun temizlenmesi oldukça güç. Çünkü, eserin özgün bronz yapısını bozmadan ve oksitlenmeyi harekete geçirmeden bu temizlenmeyi yapmak uzmanca, titiz bir çalışmayı gerektirir. Mars heykelinin üzerinde birde yanık izi var. Arkeologlar bunun M.S 252’ de Parthlar ‘ın, Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkmasından kalan izler olduğunu düşünüyorlar.

ZEUGMA'DA MÜHÜR BASKILARINA GENEL BİR BAKIŞ

Mehmet ÖNAL (Gaziantep Müzesi Arkeoloğu)
Zeugma mühür baskıları Geç Hellenistik ve Erken Roma İmparatorluk dönemi mühürcülük sanatının (Gliptik) en büyük koleksiyonunu oluşturmakta olup, dönemin siyasi, ekonomik, kültürel, etnografya, fauna ve florası hakkında bilgiler vermektedir. Belkıs köylülerinin, Zeugma İskeleüstü mevkiinde yağan yağmurlar sonrası "kırmıt kaş" (Mühür baskısı-Bulla) bulduklarını belirtmeleri ve burada yapılan yüzey araştırmasında da bir kaç adet mühür baskısı bulunması sebebiyle, bir kısmı Birecik Barajı gölü altında kalacak olan bu mevkide kurtarma kazısı yapılması kararlaştırıldı. Mühür baskılarının bulunduğu yerleşim katını tespit edip, içinde bulundukları yapının mimarisini açığa çıkarmak ve önyüzlerindeki figürlerin tiplerini saptamak için, Gaziantep ili, Nizip İlçesi, Belkıs Köyü sınırları içinde yer alan Zeugma İskeleüstü mevkiinde, Kültür Bakanlığının izniyle, Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında acil kurtarma kazılarına başlanılmıştır. Bu kazı çalışmalarında gün ışığına çıkarılan mühür baskıları 1998 yılında 35 bin, 1999 yılında 30 bin ve bu yıl da GAP’ın organizasyonuyla birlikte yapılan kurtarma kazılarında arşiv odasının doğu bitişiğindeki odada bulunanlarla birlikte toplam 100.000(yüzbin) adete ulaşmıştır. Bu sayı, bu güne kadar ele geçmiş olan en büyük rakam olup, Gaziantep Müzesi dünyanın en büyük mühür baskısı koleksiyonunun sahibi olmuştur. Mühür baskılarını toprak içinde görmek ve bulmak çok zor olduğu için, çalışma alanının toprağı kalın ve ince gözenekli eleklerden geçirildi. Mühür baskıları duvar üst seviyesinden tabana kadar 3.60m. derinliğindeki oda içinde küllü toprağa karışmış olan moloz taşlar ve kireç harçlı sıva parçaları arasından seçildi.Mühür baskıları diğer antik kentlerde tapınaklarda, agoralarda, özel evlerde, evlerin kilerlerinde ve lahit içlerinde bulunmuştur. Bu yıl Zeugma’da yaptığımız kurtarma kazılarında arşiv odasının doğusunda ve kuzey-doğusunda taş döşeli yola açılan dükkanlar bulmamız sebebiyle Zeugma mühür baskılarının agora içindeki arşiv odasında korunduğu saptandı. Ayrıca bunların binlercesi parmak iziyle mühürlenmiştir. Bu da agoradaki dükkanların günlük olarak mühürlenmesine bağlanabilir.
MÜHÜR BASKILARININ İŞLEVİ
Antik dönemde mühür baskıları papirüs, tahta tablet ve balmumu tablet, para torbası, paket gibi posta gönderilerini, yiyecek içecek kaplarını, ahşap kutuları değerli malların bulunduğu oda kapılarını, gümrük mallarını, veraset ve feragat belgelerini mühürleme gibi işlevler için çok amaçlı olarak kullanılmıştır. Böylece belgenin güvenliğinden başlayarak, belgeler ve objelerin birbirine karışmasını önlemeye kadar geniş bir kullanım alanı vardı. Hellenistik ve Roma döneminde Krallık ve imparatorluk posta servisleri tarafından posta belgelerini mühürlemek için kil çamuru, mum ve az sayıda kurşun mühür kullanılmış idi. Kil çamuruyla mühürlenen belgelerde, mühür baskılarını açmadan o belgeyi sahibinden başka birinin okuyabilmesi imkansızdı. Oysa mum mühürleri açmak ve aynı mühürü tekrar mühürlemek ise mümkündü. Örneğin sahte peygamber Alexander ve yardımcısı sıcak bir iğneyle Oracle mektuplarındaki mum mühürü gevşedip, mektupları açıp okumuş. Sonra da istedikleri gibi yeni bir mektup yazmışlar. Değiştirdikleri mektuplara söktükleri mum mühürü tekrar takıp mühürlemişler ve sanki hiç açılmamış gibi görünen bu mektupları sahibine vermişlerdi. Bir yere gönderilmek için hazırlanan dökümanlar, noter görevlileri ve şahitler huzurunda, kil çamuruna yüzük taşı, resmi mühür veya parmak izi basılarak mühürlenmekteydi. Postaya verilecek papirüs belgelerinde ise papirüs lifleri önce kil çamuruna yatırılarak belge tomarına bağlanıyor, kil onun üstüne bastırılılarak mühürleniyor ve daha sonra lif belge tomarına sarılıyordu. Mühür baskıları dökümanlara bağlanmalarının yanında, gönderildiği belge içinde de tarif ediliyordu. Mektup sahibi bazen mühürlediği mektubuna veya birlikte gönderdiği eşyasında belgeye kaydını yapardı. Bu şekilde çalınma veya soygun şikayetlerinde onun yüzük mühürü geçerli sayılırdı.
MÜHÜR BASKILARI NASIL YAPILIYORDU ?
Üzerlerinde betim, isim veya işaret olan mühür ve yüzük taşlarının kil çamuruna basılması neticesinde, üzerlerindeki negatif betimlerin pozitif, pozitif betimlerin ise negatif olarak kil çamuruna çıkmasıyla mühür baskıları meydana gelmekteydi. Mühürlenen kil çamuruna mühür veya yüzük taşı üzerindeki resimler çıkmaktaydı. Zeugma mühür baskılarında tanrılar , tanrıçalar, krallar, karışık yaratıklardan oluşan mitolojik figürler , Mitolojik hayvanlar,ikili,üçlü ve beşli masklar, Roma İmparatorları ve imparatoriçeler , düşünürler , masklar ,özel şahıs büstleri, mabetler, yazıtlar, bitkisel ve çeşitli semboller ve hayvanlar ,betimlenirken, arka yüzünde bağlanarak birlikte gönderileceği veya emanete alınacağı papirüs (Resim 1), keten bezi, gibi belgelerin veya ahşap tablet ve kumaş torbaların izleri görülmektedir. Mühür baskılarını belgeye veya eşyaya ip ile bağlandığını gösteren yatay ip deliği vardır. Kil hamurları kahverengi, siyah, kırmızı, gri ve mavimsi renkte dir. Formları üçgen, düz ve yemeni biçiminde olup, dairevi, düz ve oval damgalıdırlar. Genel olarak kazıma betimli mühür ve yüzük taşı (Gem) baskılıdırlar. Kabartma betimli yüzük taşı (Kameo) damgalı olanlar ise az sayıdadır. Bulla ebatları genel olarak 3-30 mm arasındadır. İri ebatlı olanlarda (15-30mm) genel olarak tanrı Zeus ve Roma İmparatoru Avgustus başı betimlidir. Küçük olanlar ise parmak izlilerdir. Bunların içinde resmi olanların yanısıra özel mühür baskıları da mevcuttur. Gerek Zeugma kazısında ele geçen mühür baskıları, gerekse satın alma yoluyla Gaziantep Müzesine kazandırılmış olan Dülük arşivine ait mühür baskılarının hepsi de fırınlanmıştır. Mühür baskılarının fırınlanmış olması posta gönderilerinin okunduktan sonra mühürle birlikte yakılıp, yok edilerek, mühürünün ise alındı ve açıldığının kanıtı olarak arşive kaldırılmış olmasına bağlanmaktadır. Buna paralel olarak önemli mekanların kapılarının ve sandık, küp, torba gibi kıymetli eşyaların mühür baskıları da pişirildikten sonra resmi arşiv odasına konulmuş olmalıdır. Zeugma kurtarma kazılarında mühür baskılarının buluntu yerinin sadece arşiv odası ve çevresiyle sabit kalmadığı kentin bütününe yayıldığı da anlaşıldı. Çünkü, anılan kazılarda bulunan sikke definelerinin olduğu yerin toprağı elendiğinde mühür baskıları da bulundu. Böylece bu kentte para torbalarının da kil çamuruyla mühürlendiği anlaşıldı.
ZEUGMA’DAKİ MÜHÜR BASKILARININ ÖNEMİ
Zeugma’da bulunan doksan bin mühür baskısıyla bu kentin ticaret ve haberleşmedeki yoğunluğu gözler önüne serilmiştir. Bunun da sebebi, Antakya'dan Çin'e uzanan ipek yolunun Zeugma’dan geçmesi ve mevcut gümrük ile kent ticaretinin oldukça gelişmiş olmasıdır. Zeugma'da ele geçen mühür baskılarının bir çoğunun üstünde ticaretle ilgili tanrı ve tanrıça resimleri mevcuttur. Bunlar Tykhe, Fortuna , ve tüccarların, yolcuların, habercilerin tanrısı Hermes'dir. Belkıs tepesinin üstünde olduğunu Zeugma şehir sikkelerinin arka yüz resimlerinden bildiğimiz şans, baht, talih tanrıçası Tykhe tapınağı onlarca kilometre uzaktan görünen heybetiyle kervanlarla gelip geçen tüccar ve yolculara güven vermiş olmalıdır. Ayrıca, beş bin askeri barındıran IV. lejyon kampının burada konuşlandırılması bu güveni daha da arttırmış, şehri ekonomik olarak güçlendirmiş ve posta iletişimini çoğaltmıştır.. Zeugma mühür baskıları arasında Avgustus resimli olanların on binin üzerinde olması, resmi dokümanların daha çok askeri amaçlı olduğunu göstermektedir. Geçit köprü anlamına gelen adından da anlaşılacağı üzere, Zeugma doğunun batıya açılan gümrük kapısıydı. Doğudan gelen yolcu kanatlarını açmış bir kartal gibi duran akropol tepesinin heybetinden titreyerek, Fırat üstündeki köprüden ağır adımlarla ve ürkek gözlerle mühür baskılı gümrük balyalarını izleyerek, günümüzde Kelekağzı ve İskeleüstü mevkileri olarak bilinen yerde Zeugma’ya yani batıya ayak basardı.

ZEUGMA'YA ULAŞIM

Zeugma Antik Kenti Gaziantep'e bağlı Nizip İlçesi'ne 10 km.mesafededir.Antik Kentin şehir merkezinden uzaklığı 50 km.'dir.
GAZİANTEP'E ULAŞIM 
Gaziantep demiryolu, Adana-Malatya demiryolunun Narlı istasyonunun Halep-Bağdat demiryolu Karkamış, Cerablus istasyonuna bağlar, ayrıca Fevzi paşadan geçen Halep expreside Gaziantep'in İslahiye ilçesi sınır kapısından Suriye topraklarına girer. Gaziantep, karayolu bağlantısı ile, Osmaniye üzerinden Adana'ya ve Mersin'e Birecik köprüsü üzerinden Şanlıurfa'ya, Narlı üzerinden Kahramanmaraş'a, Fevzipaşa üzerinden Antakya'ya, Kilis üzerinden Haleb'e, Kilisden bir yolla Hassa üzerinden yine Antakya'ya ve Besni üzerinden Adıyaman'a bağlanmaktadır. Bu yollarla önemli bir kavşak oluşturan Gaziantep, karayolu ulaşımı yönünden bir düğüm noktası gibidir. Uluslararası Gaziantep hava alanından ise günlük olarak tarifeli uçak seferleri yapılmaktadır. Her gün Gaziantep'ten Ankara'ya ve İstanbul' a direk olarak tarifeli seferlerle havayolu ulaşımı sağlanmaktadır. Ayrıca diğer illere de Ankara bağlantılı uçak seferleri yapılmakta olup tarifesiz uçuşlar da alandan yararlanmaktadır.

 

TWITTER

Twitter hesabımıza göz atarak, tweetlerimizi inceleyebilirsiniz.

TAKİP EDİN!

FACEBOOK

Facebook sayfamızdaki paylaşımları inceleyebilir ve beğenebilirsiniz.

BEĞENİN!

LINKEDIN

Kurumsal projelerimiz, Zeugma tanıtımları vb. kurumsal bilgileri inceleyebilirsiniz.

BAĞLANTI KURUN!

YOUTUBE

Zeugma Videoları'nı izleyebilir, yorum yapabilir ve video paylaşabilirsiniz.

İZLEYİN!